Atatürk'ün Çok Beğendiği Kitap

Beyaz Zambaklar Ülkesinde

Zambaklar kadar hoş bir yer hayal edin. Bir ova gibi, yüksekçe bir dağın doruğu gibi bir yer. Tepelerden aşağıları, geniş düzlükleri ya da sıra sıra dağları görebildiğiniz bir yer. Ve buraları zambaklarla donatın. Zambakların arasında dolaştığınızı ve burnunuza hoş kokular geldiğini düşünün.

Neşeli insan sesleri kulağınıza uzaklardan geliyor. Önünüzde zambaklar, arkanızdan şarıl şarıl akan bir nehir ya da ufak köy çeşmesinden akan suyun huzur veren sesi geliyor. Ve bu yeri gözünüzün önüne getirmeye çalışın.

Bu yeri biraz daha büyütelim ve ülke olarak hayal edelim.

Bir ülke düşünün beyaz zambaklara benzetebileceğiniz. Şunu da unutmayın; beyaz, masumluğun, temizliğin, iyiliğin, doğruluğun rengidir.

Bu yer canım ülkem Türkiye de olabilir, Ortadoğu'da ABD esareti altında inleyen bir ülke de olabilir, Avrupa'nın başkenti Fransa da olabilir.

Ama biz biraz daha kuzeye çıkalım. Fransa'nın da yukarılarına, denize yakın memleketlere doğru uzanalım.

Bu yer Finlandiya olsun. Deniz kenarında İsveç'le Rusya komşusu kayalık ve bataklıklarla kaplı, halkının "Suomi" adını taktığı ve "Bataklıklar Ülkesi" anlamına gelen "Beyaz Zambaklar Ülkesi"ndesiniz.

"Bataklıklar ülkesi" - "Beyaz Zambaklar Ülkesi"
Bu nasıl çelişki?

İşte kitabımız da burada başlıyor.

Atatürk'ün eline geçen "Beyaz Zambaklar Ülkesinde" adlı kitap Ata'nın çok hoşuna gider ve askeri okullarda zorunlu olarak okutulmasını ister.

"Beyaz Zambaklar Ülkesinde" Rus yazar Grigoriy Petrov tarafından yazılmıştır ve yazıldığı dönemde Yugoslavya, Bulgaristan ve Türkiye'de çok ilgi görmüştür. Bu kitap Finlandiya'yı ve onun halkını anlatıyordu.

Günümüzde Finlandiya birçok markaya sahiptir ve ülkenin kişi başı yıllık gelir 51.807$ dır. Bu ülkenin yükseliş öyküsü, gelişmekte olan ülkeler için faydalı olacaktır. Özellikle bizim ülkemizde Atatürk ile başlayan çağdaşlaşma yolunda ketlendiğimiz noktalarda da bize örnek sunacaktır.

Fin halkı I.Dünya Savaşı’ndan sonra iyice fakirleşmiş bir ülkedir. Sanayisi olmayan, geçiminin büyük çoğunluğunu kısıtlı tarım alanlarında sağlayan bir ülkedir.

Ülkede eğitim sadece zenginlere mahsus, kültür varlıklı insanların lükslerindendir. Halk adeta bir sınıf siteminin içerisindedir. Fakir halk en berbat işlerde, zor koşullarda yaşam mücadelesi verirken, zenginler “lale devrini” yaşamaktadır.

İşte bu ortamda vatansever bir adam ortaya çıkar ve ülkenin kötü gidişatını değiştirmek ister. Bu adamın arkasında arkasına alabileceği güçlü bir ordu ya da birlik içerisinde olan bir halk yoktur. İsveç sömürgesinden yeni kurtulmuş, Rusya himayesinde bir ülke vardır. Bu adam John Wilhelm Snelman’dır.

Snelman büyük bir azimle çalışmalarına başlar. Değişikliğin hayata uygulanması ancak birkaç kuşak sonra olacaktır, bunun bilincindedir. Zira “babalar, oğullar için çalışır”.

İlk iş olarak eğitimi düzeltmeyi amaç edinir. Snelman eğitimin öncüleri öğretmenler ile görüşür. Onun için öğretmenlerde milli bilinci uyandırmak önemlidir. Çünkü ülkenin geleceği çocuklar, onların denetimindedir.

Eğitim önemlidir çünkü ilk olarak savaşılması gereken şey cahilliktir. Cahil insan düşünemez, hiçbir gelişme kaydedemez, yönlendirmeye çok açıktır ve başkalarının güdümünde hareket eder. Çağdaşlaşma yolunda olan bir ülkede cahilliğe yer yoktur. Halk kütüphaneleri kurulur ve insanların kitap okumaları için seferberlik başlatılır.

Eğitimle çok geniş kitlelere ulaşılacağından, gelişme tabandan başlayıp, ilerleyecektir.
Snelman her alana mensup kişilerle görüşür. Milli bilinci uyandırmak için çalışır. “Her insanın kendi işini iyi yapması ve gelişmiş ülkelere yetişmek için çok çalışması” gerektiğine inanır ve konuşmalarında bunu sıklıkla tekrarlar. Din, tarım, ticaretle uğraşan insanlara ulaşarak konferanslar verir.

Snelman, vatanını ve milletini yürekten seven, bağımsızlık, özgürlük aşığı, dürüst, çalışkan bir insandır. Halkı aydınlatacak ateşi önce kendisinde yakar. Ondan ilham ve şevk alan yüz binler sayesinde ülke kalkınmaya başlar.

Bu yazdıklarım bir milletin uyanışının basitçe aktarılmışıdır. Dileyen “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” adlı bu kitabı okuyarak olayları daha ayrıntılı olarak öğrenebilir.

Bu öykü bize örnek olabilir. Belki de kitabın Türkiye’de çok tutmasının sebebi de budur. Kurtuluş Savaşı’yla başlayan kalkınma bir zaman sonra durmuştur. Ülkemiz zamanla üreticilikten uzaklaşarak tüketici olmaya başlamıştır. Çoğu iş alanında ithal ürünler kullanılmaya başlamıştır. Gittikçe dışa bağımlı olmaktayız.

Bugün ülkemizin durumunun istenen seviyede olmamasının sorumluları lüks villalarda rahat içinde yaşamaktalar. Ülkemiz onlar için güllük gülistanlıktır. Zenginlik paylaşılabilir ve insanlar bundan mutlu olurlar fakat fakirlik paylaşılamaz.
Ben bu ülkenin bir vatandaşı olarak, bu topraklar üzerinde gittikçe kötüye giden bir düzen de yaşamak istemiyorum. Atatürk’ün Türkiyesi’nde yaşamak ve gelecek nesillere de bu mirası bırakmak istiyorum. Topyekün bir ayaklanmaya öncülük edemeyebilirim. Fakat ben “kurtuluş ateşi”ni yakabilmek için bir kıvılcım yakmış olurum.

Herkes bir kıvılcım yaksa, bizim için gerekli olan ateş, bir yanardağ alevi olacaktır.

ilgili yazılar

• Anne - Baba ve Çocuklar (7)

Bu yazı tekin61 tarafından hafif.org adresli sitede yayımlanmak üzere yazılmıştır. Kaynak gösterilmeksizin kopyalanamaz.

---

Pilli Projeleri: Pilli.com: Kolektif Bağımsız İçerik | Sosyomat.com: Arkadaşını Etiketle | Put.io: Online Cloud Storage